10 Haziran 2008 Salı

MASKE / RASİM ÖZDENÖREN

Maskler takmışlardı. maske taktıklarını gizlemiyorlardı. kimilerinin yüzünde taktığı maske iğreti duruyordu.kimilerinin yüzündeki çocukların oyun oynarlarken ya da birbirlerini korkutmak için kullandıkları maskelere benziyordu.besbelli,kendini gizlemek için takılmış maskelerden değildi bunlar.genede maskeydiler ve önüne geçirdikleri yüzü gizliyorlardı.kimileri korkunç görüntü versin diye özenilmişti.kimileri çirkin bir görüntüyü yansıtmak istiyordu.erosça olanlar da bulunuyordu aralarında.o kızın ki öyleydi.topuz yaptığı saçının üstünden maskesinin ipi orada bir fiyonkla bağlanmıştı.ellerini çırpıyordu.ama bu ellerin kim için ya da ne için çırpıldığı anlaşılmıyordu.çünkü karanlık öndeki görüntünün ortaya çıkmasını önlüyordu.arkada görünen yüz muzip bir anlatımla kızı kolluyor havasını veriyordu.gene de bu ikisi arasında oluşmuş olan yoğun karanlık araların da ki ilişkinin ne menem bir ilişki olduğunu açığa vurmayı yasaklamıştı.o devcileyin karanlık gölgenin ve o gölgenin üstünde ipileşen karanlıkçıkların bir lokomotif olabileceği ileri sürülebilirdi.ne var ki,buna inanmak istemeyen bir başkası durumu bir başka öneriyle düzeltebilir ve o dev gölgenin siyah bir kar altında kalmış bir evin çatısı olduğunu belirtebilirdi.gerçektende çatının şurasından burasından fışkırmış olan kara kara ağaç dalları yüzünden evin bahçesine gizlenmiş bir büyük kulübe bulunduğuna inanmakta zorluk çekilmezdi.kömür yığıntısının orda kürek sallayan bu insanlara da ne oluyordu?kazmalarıyla,kürekleriyle o kömür yığınını ordan kaldırıp nereye götürmek istiyorlardı?kömür yığınının arkasında su sıçramış gibi saçılan ışık yığını da aslında karanlığı ve pusu aydınlatmak bir yana var bulunan sisi ve karanlığı iyice yoğunlaştırıyor,karartıyor,görünmez hale getiriyordu.yol boyunca uzanan elektrik direkleri,onların donuk ampülleri de,bu sıçramış su görüntüsünde ki ışığın oralardan başlayıp,uzaklara,sonsuza değin uzaklara doğru uzanıp gidiyordu.uzaklarda kaldırımda yürüyen biriydi o.o,yani bilinmeyen olan,bilinmeyen biri olarak boynunu poltosunun yakasına gizlemiş,elleri ceplerinde yürüyen adam,gençten biri olduğunu ileri sürmek zor değil.sütunlar,gölgeler,dikilitaşlar,çirkef suları,gecenin bir yerlerine doğru kayıp gidiyor,gidip yitiyor.asılmış bir adamın silueti de gerilerde kalıyor.bir kulübenin kör penceresine doğru,nerden çıktığı belli olmayan bir ışıldağın ışıkları fışkırıyor,gene de kulübeyi aydınlatmayı beceremeyen ışıklar,orada keskince,acımasızca,zalimce saplanıp kalıyor kör pencereye.
Çevresi çepeçevre karanlığa gömülmüş olan o alçak duvarın önünde iki genç adam oradaki afişleri seyre koyulmuş,orada ebediyen dikilip kalmışlar ve o duvarın bir parçası haline gelmişler.beride ki adam paltosunun yakasına bürünmüş olarak geçip gidiyor ordan,birbirlerini görmüyorlar,gördüklerini ayrımsamıyorlar ve birbirlerine aldırmıyorlar.kömür işçileri durmadan kürek sallıyor.bir başına el çırpan kız ellerini çırpmayı sürdürüyor.gece.tenha.karanlık.ışıklardan savrulan kara lekeler,karanlıklar.derken el çırpan kızın ellerinin doğrultusunda beliren,kaynaşan,tamtamların eşliğinde dans eden kalabalık,kalabalığın çılgınlığı.yürüyen trenlerin raprap tıkırtıları.maskeler.binlerce,onbinlerce maskeli insan.maskesinin ipini saçının topuzunda fiyonk yapmış olan kız,öbürleriyle birlikte sallanıyor,kıpırdanıyor,kendinden geçiyor.paltosunun yakasına bürünmüş olan genç adam bu kızı arıyor,ne yazık ki,onu nasıl tanıyacağını bilemiyor.nasıl tanıyacağını bilemiyor,ama onu bulacağından emin görünüyor.onun fotoğrafını görmüş olduğunu düşünüyor.maskeli fotoğrafı.aslında maskeyimi tanıyacak,yoksa gerçek yüzü mü,henüz belli değil.hangi maske hangi yüzü saklıyordu acaba?yada hangi yüz hangi maskeyi?nasıl bilecek?bilecek mi?ona,her şeyde,her canlıda efendini görmeyi deneyeceksin demişlerdi,o da öyle yapıyordu.eğer o fotoğrafı görülen kız da onun efendisi yerinde duracaksa onu bulması gerekiyordu.çılgın kalabalığın içinde,boynunu çekmiş,ötekilerden ayrı,belki ayakları biraz kıpırtılı,yürüyordu.onu göreceğini düşünüyor,ama görünce ne yapacağını,ne söyleyeceğini bilmiyordu.ne olacaktı?bir patlama?bir yokoluş?bir kendinden geçme?ne?bunlara hazırmıydı?hazır olduğu herhangi bir şey varmıydı?ayrılıklar ve buluşmalar..kavuşmalar ve bölünmeler..nasıl başa çıkacaktı?diyebilirdi ki:’’sen o’sun!’’gördüğü her yüzün üstündeki maskeyi parçalayıp atıyordu.yırtılan her maskenin altından yeni bir maske peydahlanması onu ürkütmeye,birazda umutsuzlandırmaya başlamıştı.düşte görülen kızdı o.onu maskesinden bile tanıyacaktı,şaşmazdı.kararlı adamlarla dolanıyordu şimdi.bir maskeyi aşağıya indirdi.maskenin sahibi:ne yapıyorsun?’’diye çığlık attı.bir başkasını daha indirdi.çığlık aynı kelimelerle bir daha yükseldi.duymadı onları.yürüdü.derken kalabalığın arasında bir piton göründü.sürünerek ona doğru geliyordu.pitonun ağzına şeytan saklanmıştı.pitonun dişlerinin arasından şeytanın sırıtışı seçilebiliyordu.buda mı bir maskeydi?cennete giren şeytanın maskesimiydi yılan?yoksa şeytan mı yılana maske olmuştu?yılanın çatal dilini bileğine dolandırdı,çekti ama kopartamadı onu.yılanın yüzünde değişiklik olmadı,cam gözleriyle,cam gözlerini kırpıştırmadan bakıyordu.bileğini kuvvetle silkti ve:’’sen o yılansın!’’dedi.sonra dili bıraktı.yılanın yüzünde değişiklik olmadı.yılanın kulağı yoktu.söyleneni işitmemişti.kalabalığın arasından tıslayarak akıp gitti.genç adam birdenbire silkindi,ben neredeyim,diye sordu.’’ben yunusun karnındayım’’diye cevap verdi.öyleyse bu karanlık yunusun karnındaki karanlıktı ve bilgisizliğin ve aymazlığın hem işareti,hem bedeliydi.birden telaşlandı.yunusun onu kusması gerekiyordu.’’yunus kardeş’’diye seslendi’’yunus kardeş beni kussana’^^yunus onu kustu,çünkü yalvarmasına dayanamamıştı.böylece o maskeli insanların arasında yürümeye başladı yeniden.ve işte o sırada,o kaçınılmaz maskeyi-hayır o maskenin sakladığı yüzü-gördü.arkasından koşmaya başladı aralarında bir yay aralığı mesafe kalmıştı.elini uzatıyor,kendini ileri doğru atıyor,ama bu mesafeyi yok etmeyi başaramıyordu.’’dur!^^diye bağırdı.bir yandan da koşuyordu.^^Dur,rica ediyorum dur!^^ama sanki o bu sesi duymuyormuşça o sonsuz kalabalığın arasından süzülüp gidiyordu.böylece onu yakalamaktan vazgeçti,aklına başka bir fikir gelmişti.onun yanından sıyrılarak önüne geçti ve onun önünde durdu.şimdi karşılıklı durmuşlardı.’’sen o’sun’’diye bağırdı genç adam.elini,maskenin fiyonguna attı.fiyongu çekip koparttı.maske fiyongun ucunda sallanıyordu.ama kopartılan maskenin altından bir yenisi çıkmıştıbile.’’söyle bana’’ dedi ‘’balığın karnındaydın sende değimli?kız beklenmedik bir şekilde ve sakince:’’evet’’ dedi’’yunusun karnındaydım bende!’’ ‘’sen o’sun’’diye bağırdı delikanlı bir daha.’’evet’’ dedi kız,gene aynı sakinlikle:’’ben oyum!’’öyleyse sen sensin!’’
‘’evet,ben benim!’’ dedi kız.
‘’demek ki,sen bensin?’’
‘’evet,ben senim!’’dedi kız.
‘’sen osun!’’
‘’ben oyum!’’
‘’bende oyum!’’
‘’öyleyse neden maskeni çıkarmıyorsun?’’diye sordu kız.
‘’ne maskesi?’’dedi delikanlı ‘’benim mskem yok!’’
Kız elini onun yüzüne uzattı,o yüzden bir şey çıkartıp yırttı ve:
‘’peki bu ne?’’diye sordu.elinde kendi yüzündeki maskenin bir eşi sarkıyordu.şiddetle çekildiği için parçalanmıştı.
Çıplak yüzleriyle birbirlerine baktılar.ikisi de kendini bir aynaya bakıyormuş sandı.korktular ve gülümsediler.

Ansızın yola çıkmak/Rasim özdenören s:61

Hiç yorum yok: